Antik Yunan filozofu Sokrates’in zihnini anlamak için bir yolculuğa çıkıyoruz.

Tarihe adını kendisine yapılan suçlamalar sebebiyle yargılandığında Atina jürisi karşısında yaptığı savunma ile yazdırdı. Sebep mi? Atinalı gençlerin ahlakını bozmak. Savaş sonrası şehirde yasaların yeniden yazıldığı bir dönemde sorgulayıcı olmak ve bazı ezberleri bozmak, herkese olabileceği gibi Sokrates’e de düşman kazandırmıştı. 

Apologia adındaki Sokratik diyaloğu her ne kadar batı dillerinde “özür” anlamına gelse de Sokrates’in söyledikleri inandıklarından son derece emin bir filozofun kendini savunmasından başka bir şey değildi. Sorgulandığı ve düşman edinmesine sebep olan temel neden Sokrates’in dünyadaki en bilge kişi sanılmasıydı- ki böyle bir iddiası olmamıştı. Kendini bilge zannedenlerin aslında bilge olmadıklarını ispat etmesi, “en bilge” ünvanını Sokrates’e yakıştırmıştı. Sokrates ise sadece hiçbir şey bilmediği gerçeğini kabul etmiş ve bunun bilinciyle yaşayan bir filozoftu.

Suçlu bulunup idam kararının onanmasına rağmen Sokrates, hayatı için yalvarmadı ve farklı bir ceza istemedi. Aksine ölümü kucakladı ve son sözlerini söyledi. “Artık ayrılma vakti geldi çattı, ben ölmeye, sizler de yaşamlarınızı sürdürmeye gidiyorsunuz. Hangisinin daha iyi olduğunu sadece tanrı bilebilir.”